Aile Yılı İlanı Fiyasko mu? Boşanma ve Dolandırıcılıkta Şok Artış!
Gündem

Aile Yılı İlanı Fiyasko mu? Boşanma ve Dolandırıcılıkta Şok Artış!


12 April 20255 dk okuma28 görüntülenmeSon güncelleme: 24 May 2025

2025 yılı, mevcut hükümet tarafından büyük umutlarla "Aile Yılı" olarak ilan edilmişti. Amaç, aile kurumunu güçlendirmek, evlilikleri teşvik etmek ve toplumun temel yapı taşını sağlamlaştırmaktı. Ancak, açıklanan istatistikler bu hedefin ne kadar uzağında olduğumuzu acı bir şekilde gözler önüne seriyor. Boşanma davalarındaki rekor artış, dolandırıcılık vakalarındaki patlama ve adalet sisteminin yetersizliği, "Aile Yılı" ilanının bir fiyaskoya dönüştüğünü gösteriyor.

Boşanma Davalarında Rekor Artış

Türkiye genelinde boşanma davaları son yıllarda sürekli bir artış gösteriyor. 2025 yılı itibarıyla bu sayı 320 bine ulaşmış durumda. Bu, her gün binlerce ailenin dağıldığı, çocukların anne babasız büyümek zorunda kaldığı anlamına geliyor. Boşanma sebeplerinin başında şiddet, ekonomik problemler, aldatma ve iletişim eksikliği geliyor. Aile danışmanlığı hizmetlerinin yetersizliği, boşanma sürecindeki hukuki destek eksikliği ve toplumsal baskılar da bu artışta önemli rol oynuyor.

  • Şiddet
  • Ekonomik problemler
  • Aldatma
  • İletişim eksikliği

Dolandırıcılık Vakalarında Patlama

Sadece aileler değil, bireyler de güvende değil. Dolandırıcılık vakaları son yıllarda adeta patlama yaşanıyor. İnternet üzerinden yapılan dolandırıcılıklar, sahte yatırım vaatleri, telefon dolandırıcılıkları ve emlak dolandırıcılıkları, insanların birikimlerini ve umutlarını çalıyor. Adalet sistemi bu suçlarla başa çıkmakta yetersiz kalıyor. Hırsızlık davalarının bile 10 yılda ancak karara bağlandığı bir ortamda, dolandırıcılık dosyaları yığılıp kalıyor. Mağdurlar haklarını aramakta zorlanıyor, suçlular ise cezasız kalıyor.

Bu durum, toplumda güvensizlik ortamı yaratıyor, adalete olan inancı sarsıyor ve ekonomik istikrarsızlığa yol açıyor.

Adalet Sistemi Alarm Veriyor

Boşanma davalarındaki artış ve dolandırıcılık vakalarındaki patlama, adalet sisteminin üzerindeki yükü daha da artırıyor. Mahkemelerdeki dosya yığılmaları, davaların sonuçlanma sürelerini uzatıyor, adaletin tecelli etmesini engelliyor. Yargıç ve savcı sayısındaki yetersizlik, bilirkişi raporlarındaki gecikmeler ve hukuki süreçlerdeki karmaşıklıklar, adalet sisteminin etkinliğini azaltıyor. Bu durum, toplumda adalete olan güveni zedeliyor, suçluların cesaretini artırıyor ve mağdurların umutlarını kırıyor.

"Aile Yılı" ilanının aksine, Türkiye'de aileler dağılıyor, bireyler dolandırılıyor ve adalet işlemiyor. Bu durum, toplumun temel değerlerinin erozyona uğradığını, güvensizlik ortamının arttığını ve geleceğe dair umutların azaldığını gösteriyor. Hükümetin acilen bu sorunlara çözüm bulması, aile kurumunu güçlendirmesi, dolandırıcılıkla mücadele etmesi ve adalet sistemini iyileştirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, "Aile Yılı" sadece bir aldatmaca olarak kalacak ve toplum sessizce parçalanmaya devam edecektir.