
Çevre Katili Kim? Şok Gerçekler Ortaya Çıktı!
Çevre felaketleri yaşandıkça, sosyal medyada suçlu arayışları başlar. Bireysel hatalar göz ardı edilemez olsa da, asıl sorumluluğun kimde olduğunu sorgulamak gerekiyor. Ergene Nehri'nin durumu, bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Peki, çevreyi kirleten aslında kim?
Ergene Nehri: Sanayinin Acımasız Yüzü
Trakya'da sanayileşmenin merkezi olan Tekirdağ'daki organize sanayi bölgeleri, çevreye verdiği zararla biliniyor. Bir zamanlar balıkların yüzdüğü Ergene Nehri, bugün simsiyah akıyor ve dayanılmaz bir koku yayıyor. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi'nin yaptığı analizler, nehirdeki kirliliğin 3. derece olduğunu ortaya koyuyor. Prof. Dr. Hakan Tecer, azot, fosfor ve kimyasal oksijen ihtiyacı değerlerinin yönetmelik sınırlarını aştığını belirtiyor. Bu durum, nehirde yaşamın sürdürülemez hale geldiğini gösteriyor.
- Nehirdeki su, azot, fosfor ve kimyasal oksijen ihtiyacı değerleri açısından “3. derece kirli” sınıfında yer alıyor.
- Kimyasal oksijen ihtiyacı gibi değerlerde ve toplam azot ve fosfor miktarlarında yönetmelik sınır değerlerinin üzerinde.
Çözüm Nerede? Cezalar Yeterli mi?
Peki, bu kadar açık bir tabloya rağmen neden etkili önlemler alınamıyor? Çevre kirliliğine neden olan fabrikalara verilen para cezaları, sorunu çözmekten uzak, sadece günü kurtarmaya yönelik adımlar. Gerçek bir çevre politikası için, bu kirletici işletmelerin üretimlerinin durdurulması veya ruhsatlarının iptal edilmesi gerekiyor. Bir tekstil veya kimya fabrikası, maliyeti düşürmek adına atıklarını doğaya bırakabiliyorsa ve bunun karşılığı sadece sembolik bir para cezasıysa, bu durumun değişmesi mümkün değil.
Halk Sağlığı Tehdit Altında
Ergene Nehri'nin kirlenmesi sadece bir doğa sorunu değil, aynı zamanda bir halk sağlığı sorunudur. Bölgedeki mahallelerde bu suyla temas eden toprak, o toprakta yetişen ürünler ve hatta yer altı suyu kirlilikten etkileniyor. Ancak asıl sorun, bu gerçeğin kanıksanmış olması. Sanki kirli nehir, Trakya'nın doğal bir parçasıymış gibi davranılıyor. Şeffaflık eksikliği de bu sorunun önemli bir parçası. Çevresel veriler halka açık ve anlaşılır olmalı. İnsanlar hangi dere kenarında ne kadar tehlikeyle karşı karşıya olduğunu bilmeden nasıl tepki verebilir?
Sonuç olarak, çevreyi kirletenin kim olduğu sorusunun yanıtı açık. Vatandaşın bilinçsizliği elbette bir sorun, ancak asıl zarar, sistemli bir şekilde çevreyi kirleten büyük sanayi kuruluşlarında ve bu sürece göz yuman denetim eksikliğinde yatıyor. Bu nedenle, "çevreyi kirleten kim?" diye sorduğumuzda, sadece aynaya değil, aynı zamanda bacasından duman yükselen dev yapılara da bakmamız gerekiyor. Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak için, bu acımasız tabloya dur demenin vakti geldi.