Marmara Üniversitesi ve TÜBİTAK iş birliğiyle hazırlanan "İstanbul Yeşil Alan İndeksi" raporu, Güngören ilçesinin çevre sorunlarını gözler önüne serdi. Rapora göre, Güngören'de kişi başına düşen yeşil alan miktarı sadece 2 metrekare. Bu durum, ilçe sakinlerinin yaşam kalitesi ve hava sağlığı açısından ciddi endişeler yaratıyor.

Güngören'de Yeşil Alan Neden Bu Kadar Az?

Güngören, İstanbul'un en yoğun nüfuslu ve betonlaşmanın en hızlı olduğu ilçelerinden biri. Plansız kentleşme, çarpık yapılaşma ve yeşil alanların imara açılması gibi faktörler, ilçedeki yeşil alan miktarının azalmasına neden oldu. Uzmanlar, bu durumun sadece Güngören'de değil, İstanbul genelinde de ciddi bir sorun olduğunu vurguluyor.

• Yoğun nüfus artışı
• Plansız kentleşme
• Yeşil alanların imara açılması
• Sanayi tesislerinin yoğunluğu

Raporda, Güngören'deki hava kalitesinin de düşük olduğu belirtiliyor. Yeşil alanların azlığı, havadaki kirleticilerin temizlenmesini zorlaştırıyor ve bu durum, özellikle solunum yolu hastalıkları olanlar için ciddi bir risk oluşturuyor.

Çözüm Önerileri Neler?

Uzmanlar, Güngören'deki yeşil alan sorununa çözüm bulmak için çeşitli öneriler sunuyor. Bu öneriler arasında, mevcut yeşil alanların korunması, yeni park ve bahçelerin yapılması, binaların çatılarında ve cephelerinde yeşillendirme yapılması gibi uygulamalar yer alıyor. Ayrıca, toplu taşıma kullanımının teşvik edilmesi ve sanayi tesislerinin çevreye duyarlı hale getirilmesi de önemli adımlar olarak görülüyor.

İstanbul'un diğer ilçelerinde de durum pek iç açıcı değil. Rapora göre, birçok ilçede kişi başına düşen yeşil alan miktarı, Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği minimum değerin altında. Bu durum, İstanbul'un genelinde çevre bilincinin artırılması ve sürdürülebilir kentleşme politikalarının uygulanması gerektiğini gösteriyor.

Güngören'de yaşanan bu durum, çevre sorunlarının ne kadar ciddi boyutlara ulaşabileceğini gözler önüne seriyor. Yetkililerin ve vatandaşların iş birliği yaparak, daha yeşil ve yaşanabilir bir Güngören yaratmak için harekete geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde, gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı tehlikeye girebilir.