Nükleer Savaş Alarmı: Hindistan-Pakistan Barışı Tehlikede mi?
Gündem

Nükleer Savaş Alarmı: Hindistan-Pakistan Barışı Tehlikede mi?


06 May 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 22 May 2025

Güney Asya, nükleer silahlı iki komşu ülke, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerginlikle bir kez daha alarmda. Yıllardır süregelen Keşmir sorunu, tarihsel anlaşmazlıklar, güvenlik endişeleri ve büyük güçlerin rekabeti, bölgede kırılgan bir barışın hüküm sürmesine neden oluyor. Peki, bu kırılgan denge, nükleer bir savaşa dönüşebilir mi?

Keşmir Sorunu: Bitmeyen İhtilaf

1947'de İngiltere'nin Hindistan'daki sömürge yönetimini sona erdirmesiyle birlikte, Hindistan ve Pakistan adında iki bağımsız devlet kuruldu. Ancak, Keşmir bölgesi, bu iki ülke arasında bir anlaşmazlık konusu haline geldi. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Keşmir, Hindistan ve Pakistan arasında paylaşılamayan bir toprak parçası oldu. Bu durum, 1947-1948 Keşmir Savaşı'na yol açtı ve Birleşmiş Milletler'in arabuluculuğuyla Keşmir ikiye bölündü: Hindistan'ın kontrolündeki Cammu ve Keşmir ile Pakistan'ın yönettiği Azad Keşmir.

Bu bölünme, Keşmir'i sadece bir toprak parçası olmaktan çıkarıp, ulusal kimliklerin ve egemenlik iddialarının odak noktası haline getirdi. 1965 ve 1971'deki savaşlar, iki ülke arasındaki güvensizliği daha da artırdı. Özellikle 1971 savaşının ardından Bangladeş'in bağımsızlığını kazanması, Pakistan'da derin bir travma yarattı. Bu travmatik geçmiş, Hindistan ve Pakistan'ın dış politikalarında askeri güvenliği ön planda tutmalarına neden oldu.

Dünyanın En Tehlikeli İhtilaf Noktası

Hindistan'ın 2019'da Anayasa'nın 370. maddesini iptal ederek Cammu ve Keşmir'e tanınan özel statüyü kaldırması, Keşmir sorununu daha da karmaşık hale getirdi. Pakistan, bu kararı yasa dışı bir ilhak olarak değerlendirdi ve diplomatik ilişkileri askıya aldı. Aynı yıl gerçekleşen Pulwama saldırısı ve ardından Hindistan'ın Pakistan'ın Balakot bölgesine düzenlediği hava harekatı, nükleer kapasiteye sahip iki ülkeyi doğrudan bir savaşın eşiğine getirdi.

Bu gelişmeler, Keşmir'in hala dünyanın en tehlikeli ihtilaf noktalarından biri olduğunu gösteriyor. Son olarak, 22 Nisan 2025'te Hindistan'ın Cammu Keşmir bölgesindeki Pahalgam kasabasında düzenlenen ve 26 sivilin hayatını kaybettiği saldırı, gerilimi tırmandırdı. Hindistan, saldırının Pakistan bağlantılı militanlarca gerçekleştirildiğini iddia ederken, Pakistan bu iddiaları reddetti ve olayın bir "sahte bayrak operasyonu" olabileceğini savundu. Bu tür olaylar, iki ülke arasındaki kırılgan barışı daha da istikrarsızlaştırıyor ve doğrudan çatışma riskini artırıyor.

Hassas Askeri Dengeler ve Nükleer Tehdit

Hindistan ve Pakistan arasındaki askeri denge, sadece kara ordularının büyüklüğü veya savaş uçaklarının sayısıyla ölçülmüyor. Günümüzde, hava savunma sistemleri, nükleer doktrinler, elektronik harp, insansız hava araçları (İHA'lar) ve siber saldırı yetenekleri gibi daha karmaşık unsurlar üzerinden şekilleniyor. Hindistan'ın Rusya'dan tedarik ettiği S-400 Triumf hava savunma sistemi, bölgedeki askeri dengeleri ciddi ölçüde etkiledi. Pakistan ise Çin ile iş birliği içinde JF-17 Thunder savaş uçaklarını modernize ediyor ve taktik nükleer silahlar gibi asimetrik caydırıcılık araçlarına yöneliyor.

Bu askeri gelişmeler, bölgede bir "kırılgan caydırıcılık" ortamı oluşturuyor. Hindistan teknik ve sayısal üstünlüğe sahip olsa da, Pakistan'ın "ilk kullanım hakkı" doktrinine dayanan nükleer yaklaşımı, tarafları doğrudan bir savaştan alıkoyuyor. Ancak, bu durum, bölgedeki barışın her an bozulabileceği anlamına geliyor.

  • S-400 Hava Savunma Sistemi: Hindistan'ın Rusya'dan aldığı bu sistem, bölgedeki askeri dengeleri değiştiriyor.
  • JF-17 Thunder Savaş Uçakları: Pakistan, Çin ile iş birliği yaparak bu uçakları modernize ediyor.
  • Nükleer Caydırıcılık: Pakistan'ın nükleer silahları, Hindistan'ı doğrudan bir savaştan alıkoyuyor.

Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim, sadece bölgesel bir sorun değil, aynı zamanda küresel güvenlik mimarisi açısından da kritik bir öneme sahip. İki ülkenin de nükleer silaha sahip olması, bölgesel krizlerin potansiyel bir küresel tehdide dönüşme riskini artırıyor. Bu nedenle, uluslararası toplumun bu krizi çözmek için aktif rol oynaması gerekiyor.

Hindistan ve Pakistan arasındaki ilişkiler, Güney Asya'nın geleceğini belirleyecek temel bir dinamik. Bu gerilim, tarihsel hafızalar, kimlik politikaları, güvenlik kaygıları ve büyük güç rekabetiyle iç içe geçmiş durumda. Keşmir sorunu, askeri modernizasyon, ekonomik blokajlar ve küresel dengeler açısından bakıldığında, bu ilişkinin sadece bir çatışma alanı değil, aynı zamanda sürdürülebilir barış arayışının da bir laboratuvarı olduğu söylenebilir. Bu nedenle, Hindistan ve Pakistan arasında diyaloğun sürdürülmesi, ekonomik iş birliği kanallarının açılması ve güven artırıcı önlemlerin geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, Keşmir gibi ihtilaf noktaları, 21. yüzyılın en büyük güvenlik tehditleri arasında yer almaya devam edecek.