Tutarlılık Tuzağı: Önemsiz Detaylara mı Takılıyoruz?
Gündem

Tutarlılık Tuzağı: Önemsiz Detaylara mı Takılıyoruz?


12 May 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 20 May 2025

Ustamın bir sözüyle uyandım: "Nefsin mühim bir aldatmacasıdır önemsiz konularda tutarlılık." İlk başta anlam verememiştim. Ancak zamanla, çelişkilerle dolu olaylar içinde debelenirken bu sözün derinliğini anladım. Şeytan ve nefsimiz, ufak tefek konulardaki tutarlılığımızı abartarak gözümüzde büyütüyor. Sahte bir özgüven kalkanı oluşturup, buradan beslenen bir kibir yaratmamıza zemin hazırlıyor. Ve ne yazık ki, biz de buna meyilliyiz...

Düşük Tutarlılıklar Felaketi Getirebilir mi?

"Düşük tutarlılıklarımıza" bağlanmak aslında bir felaket. Örneğin, iş hayatında mesai saatlerine gösterdiğimiz özen, trafikteki kurallara uyumumuz, toplum içindeki asgari saygı çerçevesinde hareket etmemiz, hız sınırlarına riayet etmemiz, faturalarımızı zamanında ödememiz, toplu taşımada sessiz olmamız gibi davranışları "Asgari tutarlılık" seviyesinden alıp, "Yüksek tutarlılık" gibi algılamaya başlıyoruz. Elbette bunlar önemli, ancak her şeyin bir yeri ve sınırı var.

Önemsiz ya da asgari tutarlılık ilkelerine gösterdiğimiz uyumu abartıp, esas uymamız gereken "Yüksek tutarlılık" meselesinden gözlerimizi kaçırmamıza izin vermemeliyiz. Unutmayalım ki, düşük tutarlılıklarımız yüksek tutarlılıklarımızın garantisi değildir. Gereksiz övünçler, gerçek ilkelere sırtımızı dönmemize neden olmamalı. Aksi takdirde sonumuz hüsran olur.

Yüksek tutarlılık; iman, ahlak, kulluk, adalet, merhamet ve vahyi her an sorunlarımıza çözüm olarak görmektir. Bunu başaramadığımız sürece, basit tutarlılıklarımız bizi düştüğümüz dipsiz kuyulardan kurtaramaz.

Yanlışta Israr Tutarlılık mıdır?

Kulaktan dolma bilgilerle kendimizi tahkim etmiş, yıllarca bunları savunmuş hatta kavgalar etmiş olsak bile, hakikatle karşılaştığımızda fikrimizi ve tutumlarımızı değiştirmemiz tutarsızlık değildir. Doğrulardan etkilenmek, yeniliğe açık olmak, kendini sürekli güncellemek tutarsızlık olmaz. Asıl tutarsızlık, yanlışta ısrar etmektir. Yanlışında tutarlı olma bahtsızlığı yaşayan kişiler, yeni fikirlere açık olabilir mi? Gelişime kendini adayabilir mi?

İnandığımızı doğru görmek isteriz. Ancak esas olan, doğruya katışıksız inanmaktır. Doğrular ise ilkelerle oluşur. Bir aslı olmalıdır. Bu da inanmış bir gönül için öncelikle Kur'an-ı Kerim'in koyduğu prensiplerdir. Onun rehberliğinde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yoludur. Onlar değişmezler, dönüşmezler. Çünkü Allah, koyduğu hükümleri değiştirmez. Ne yazık ki, öncelikle bu umdelerle tanışıp ilahi doğruları aklımızda sabitlemediğimiz için sürekli bir sorgulama içinde olmak ve iman nöbeti tutmak zorundayız.

Aktif Tutarlılık İçin Ne Yapmalı?

Peki ne yapmalıyız? Öncelikle vahiy ile yeterlilik kazanmalıyız. Ayağımızı sağlam basmamız, bu sabiteye sahip olmamızla mümkündür. Yanlış öğrenmenin genellikle yanlışa sadakatle devam ettiğini unutmamalıyız. Bu nedenle "Aktif tutarlılık" için sürekli Kur'an ile uyanık olmayı esas almalıyız. Dış etki ve içsel dürtülere direnmek ancak sağlam ilkelere sahip olmak ve bunları harekete geçirmekle mümkündür.

Düşünce ve eylemin başlangıçta olanla sonrasını aynı düzlemde tutmak için sabrımızı da güçlendirmeliyiz. Tutarsızlıkların, çelişkilerin, inanç, düşünce, duygu ve davranış bütünlüğümüzü bozarak bizi hasta ettiğini ve psikolojik sağlamlığımızı tahrip ettiğini unutmamalıyız. Tutarlılık bütünlüğü sağlar, çelişiklik ise içsel anarşiye neden olur. İşte tüm bu sebeplerle bağlamlarımızı ve kavramların içini nasıl doldurduğumuz akıbetimizi etkiler. Artık tutarlı görünmek riyakarlığından vazgeçip gerçekten iç ve dış tutarlılık konusunda samimi olmayı başarmalıyız. Önemsiz konulardaki "Asgari tutarlılığımızı" algı oyunlarına gelip büyüterek "Yüksek tutarlılık" meselesini ıskalamamız, insanlık haysiyetimizle bağdaşmaz.

Unutmayalım, önemli olan tutarlı görünmek değil, gerçekten tutarlı olmaktır. Küçük detaylara takılıp büyük resmi kaçırmayalım. İç ve dış dünyamızda bir denge kurarak, sağlam ilkelerle yaşayalım.