ABD Başkanı Donald Trump'ın ikinci başkanlık dönemindeki tavırları, siyaset uzmanları ve kamuoyunda büyük merak uyandırıyor. Birinci dönemine kıyasla daha farklı bir tutum sergileyen Trump'ın, sanki kulağına gizli bir şeyler fısıldanmış gibi hareket etmesi dikkat çekiyor. Peki, Trump kendini ne sanıyor? Ve en önemlisi, kendini seçilmiş biri olarak mı görüyor? CNN Türk, bu sorulara yanıt aramak için uzmanlarla bir araya geldi.

Trump'ın Gizemli Tavırları: Seçilmişlik Kompleksi mi?

Donald Trump'ın ikinci dönemindeki davranışları, bazı uzmanlar tarafından "seçilmişlik kompleksi" olarak yorumlanıyor. Büyük vaatler, sert karşılıklar ve devasa bir misyon yüklenmiş gibi davranan Trump, sanki dünyanın efendisi, geri kalan herkes ise ona hizmetkar gibi bir tavır sergiliyor. Bu durum, Trump'ın kendi iç dünyasında nasıl bir algı yarattığı sorusunu gündeme getiriyor. Uzmanlar, Trump'ın bu tavırlarının, kendisini özel ve dokunulmaz hissetmesinden kaynaklanabileceğini belirtiyor.

CNN Türk Uzmanları Ne Diyor?

CNN Türk'ün konuyu ele aldığı programda, siyaset bilimciler ve psikologlar Trump'ın davranışlarını farklı açılardan değerlendirdi. Bazı uzmanlar, Trump'ın narsistik özelliklere sahip olduğunu ve bu nedenle kendisini diğer insanlardan üstün gördüğünü ifade etti. Diğer uzmanlar ise, Trump'ın bu tavırlarının, siyasi stratejisinin bir parçası olduğunu ve seçmen tabanını konsolide etmeye yönelik olduğunu savundu.

• Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ali Yılmaz: "Trump'ın bu tavırları, popülist liderlerin sıkça başvurduğu bir yöntem. Kendisini halkın temsilcisi olarak göstermek ve elitlere karşı bir duruş sergilemek, seçmen nezdinde karşılık buluyor."
• Psikolog Dr. Ayşe Demir: "Trump'ın narsistik kişilik özellikleri taşıdığı açık. Bu tür kişilikler, kendilerini özel ve önemli hissederler. Eleştirilere tahammül edemezler ve sürekli onaylanma ihtiyacı duyarlar."

Trump'ın Geleceği ve Etkileri

Donald Trump'ın bu tavırlarının, hem Amerikan siyaseti hem de dünya genelindeki ilişkiler üzerinde önemli etkileri olabilir. Kendisini seçilmiş biri olarak gören bir liderin, uluslararası anlaşmalara ve kurallara uymakta daha isteksiz olabileceği belirtiliyor. Ayrıca, Trump'ın bu tavırlarının, ABD içindeki kutuplaşmayı daha da derinleştirebileceği ve demokratik kurumlar üzerindeki baskıyı artırabileceği endişesi de taşınıyor.

Sonuç olarak, Donald Trump'ın "seçilmişlik" inancı taşıyıp taşımadığı sorusu, uzmanlar arasında farklı yorumlara neden oluyor. Ancak, Trump'ın tavırlarının Amerikan siyaseti ve dünya üzerindeki etkileri göz ardı edilemez. Bu durumun, gelecekte daha da belirginleşeceği ve Trump'ın politikalarının yönünü şekillendireceği öngörülüyor.